Translate

24 Haziran 2011 Cuma

Şiiri Besleyen “Yeni İnsan”…


Shakespeare’in dizelerini Türkçe’ye kazandıran Sabahattin Eyüboğlu, 1930’ların Türk şiiri için önemli bir dönüm noktası olduğu görüşündedir. Bunun nedenini, Avrupa şiirinde bir asırdır varolan “yaşama sevinci” temasının Türk şiirinde de o tarihlerde görülmeye başlamasına bağlar. 

Birleşik kaplar misali, bu temanın şiirde görülmesinin nedeni ise, “yeni insan”dır. Şiir, “yeni insanı” keşfetmiştir ve bir çağlayan gibi bunu anlatma telaşındadır!.. Daha sonraki gelişmeler, Türk şiirindeki şahlanışın, Eyüboğlu tarafından çok önceden görüldüğünü ortaya koymuştur.

İLK “YENİ ŞİİR”LER

Eyüboğlu’nun yazısında dizelerine yer verdiği şairler bile uzak görüşlülüğünün kanıtıdır:

“Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında”
(A.Hamdi Tanpınar)

**
“Düşünmeden sevdiğimiz bir anda
Birdenbire başlayan gökyüzü”
(Oktay Rifat)
**
“Rabbim bir göz verdin ki bizlere
Rahatlatır kalbimiz her an yeniliğinden
O kadar sade, aydınlık, sonsuz,
O kadar kendiliğinden”
(F.H.Dağlarca)
**
“Yaşamak ne güzel şey, Tarantababu!”
(N.Hikmet)
**
“Deli eder insanı bu dünya,
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.”
(O.V.Kanık)
**

“BEREKETLİ ŞİİR”

Eyüboğlu, 1936 yılında bu satırları yazarken, Türk şiirinin iyi yolda olduğundan o kadar emindir ki, yapılan eleştirilere karşı çıkarak, gönülden “yeni şiir”i savunur:

“Yeni şiirde görülen düzensizlikleri, aykırılıkları, cüretkarlıkları körü körüne bir yenilik arzusuyla açıklamak yanlış olsa gerektir. Bunlar bir hastalık belirtisi değil, bir sağlık belirtisi gibi görünüyor. Türk şiiri belki hiçbir tarihte son yıllardaki kadar bereketli olmamıştır. Bahar ve güneş türküleri içinde gelişen bu bereket belki olgun meyveler vermemiştir. Yeni şiirler büyük bir destanın parça parça müsveddelerini andırıyor.”

“YENİ ŞİİR” NASIL DOĞAR?

Eyüboğlu, “Yaşamak ne güzel şey” duygusunun hayat kadar eski olduğunu ama bunun “bağımsız bir tema” olarak edebiyata girmesinin yeni olduğunu anlatır:

“İnsanda nice duygular vardır ki edebiyata girebilmek için asırlarca beklemişlerdir. Çünkü edebiyata, duyulan şeylerden çok düşünülen şeyler girer. Düşünülen şeylerse, birtakım kalıplara girmeye, bir dünya görüşüne bağlanmaya mecburdur. ‘Her şey söylenmiştir’ sözü çok aldatıcıdır, her şey söylenmemiştir; ama aynı düşünce ile söylenmiş iki söz var mıdır? (…) Yaşamak sevinci evvelce şiire ancak başka temaların tali bir unsuru olarak girebiliyordu. Yani şair, hayatı herhangi bir düşünce veya bir duygu dolayısıyla güzel görürdü; tabiat bir ruh halinin aynası veya dekoru olarak değer kazanırdı.(…) Yeni şiirlerde ise hayat mutlak bir güzellik, kendi kendine yeten bir mutluluk olmuş eski elbiselerinden soyunmuştur. Tabiatla insan ruhu bu şiirlerde uzun ayrılıklardan sonra kavuşmuş gibidir.”

“Yeni şiir” in doğuşu, Eyüboğlu’nun sözleriyle, divan şiirinin “beylik güzellikler ve zevklere” yer veren yapaylığının yerini, gözlem ve gerçek duyguların almasıyla gerçekleşir. Buna göre, bir dildeki şiir, o ülke insanlarının barometresi sayılabilir. İnsana, doğaya nasıl bakılıyor, algılanıyor ya da bunların hiçbirini tam anlamıyla yapamıyor… 

Uzun zamandır Türk şiirinin darmadağınık olması bu barometreye bakarak nasıl açıklanır acaba?


(Eleştiri Yazıları, Derleyen Memet Fuat, Adam Yayınları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder