Translate

11 Ocak 2012 Çarşamba

Mevlana, Dede Efendi ve Tanpınar’da Ney...


Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur romanında, Mevlevi Dede Efendi’nin Sultan II. Mahmud’un da katılımıyla ilk kez icra edilen Ferahfeza Ayini’ne özel bir yer ayırır. Roman kahramanları Mümtaz ve İhsan, Emin Dede tarafından icra edilen Ferahfeza Ayini’ni dinlerler:

“Fakat asıl mucize ayinin kendisiyle başladı. Dede’nin Ferahfeza Ayini sadece bir dua, inanan ruhun Allah’ını aradığı bir çırpınış değildi. Mistik ilhamın vasfı olan geniş hamleyi, sırrı, doğrudan doğruya zorlayan büyük ve dinmez hasreti, hiç kaybetmeden eski musikinin belki en oyunlu eserlerinden biriydi. Dede alaturka musikinin makamlar arasında küçük gösterişler, değişmeler ve kararlarla dolaşmaktan ibaret olan gelişmesini o şekilde idare etmişti ki, ayin kendiliğinden bir sembol oluyordu.”

NEY’İN BİRİCİK SIRRI…

Tanpınar, ayinin başındaki ney taksimine dikkat çekerek, Dede Efendi’nin burada Mesnevi’nin neyi anlatan ilk beyitlerine atıfta bulunur ve neyi şiirsel bir dille anlatır:  

“Fakat Mevlana’nın hakkı vardı; neyin biricik sırrı hasrettir. (…) Belki Dede bu hasreti kendi ruhunda duyduğu için ayinini Mesnevi’nin ondan bahseden beyitleriyle başlatmıştı. (…) Halbuki neyin sesi ve üslubu eski ve yeni diye hiçbir şey tanımıyor, zamansız zamanın, yani cevher halinde insanın ve kaderin peşinde koşuyordu. (…) Şeyh Galip şimdi neredeyse abasının göğsüne yakın bir yerini tutarak ayine katılacaktı. Onun da Şems-i Tebrizi’nin güneşinde, ebedi aşk ocağında biran için kül olması lazımdı!”

SUFİZMİN YANSIMASI

Mesnevi’nin ilk 18 beytinde neyi anlatan Mevlana, aynı zamanda sufi felsefenin de ana hatlarını çizer. Ney, Allah’tan ayrılışın ateşi içinde inlemekte ve ayrıldığı bütüne yeniden dönmek için uğraşmaktadır.

MESNEVİ’DE NEY

“Dinle, bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor:
Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek, kadın.. herkes ağlayıp inledi.
 
Ayrılıktan parça parça olmuş kalb isterim ki, iştiyak (özleme) derdini açayım.
Aslından uzak düşen kişi, yine vuslat zamanını arar. 
Ben her cemiyette ağladım, inledim. Fena hallilerle de eş oldum, iyi hallilerle de.
Herkes kendi zannınca benim dostum oldu ama kimse içimdeki sırları araştırmadı.
Benim esrarım feryadımdan uzak değildir, ancak (her) gözde, kulakta o nur yok.
Ten candan, can da tenden gizli kapaklı değildir, lakin canı görmek için kimseye izin yok.
Bu neyin sesi ateştir, hava değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun!
Aşk ateşidir ki neyin içine düşmüştür, aşk coşkunluğudur ki şarabın içine düşmüştür.
Ney, dosttan ayrılan kişinin arkadaşı, haldaşıdır. Onun perdeleri, perdelerimizi yırttı. 
Ney gibi hem bir zehir, hem bir tiryak (panzehir), ney gibi hem bir hemdem, hem bir müştak (özleyen) kim gördü?
Ney, kanlı dolu olan yoldan bahsetmekte, Mecnun aşkının kıssalarını söylemektedir.
Bu aklın mahremi akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur.
Bizim gamımızdan günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanışlarla yoldaş oldu.
Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte naziri olmayan, hemen sen kal!
Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.
Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselam.”


(Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar, Dergah Yayınları)
(Mesnevi, Cilt I, Mevlana, MEB Yayınları)
(Ferahfeza Ayini, Kudsi Ergüner)

1 yorum:

  1. Neyin masiva sembolü olduğu nerden çıktı azizim Allah aşkına? Yedi düvel bilir ki ney insanı kamili temsil eder koparıldığı cennetin hasretinden yanar durur, bu ateşle perdeleri açılır bir bir. Nefesi aldığında hu der "o"ndan bahseder durur...

    YanıtlaSil