Translate

8 Ocak 2012 Pazar

Tolstoy’un Nöbeti


Stefan Zweig, Tolstoy’un hayatını şu sözlerle özetler:

“Yirminci yaşı ile ellinci yaşı arasında geçen otuz yıl boyunca Tolstoy, eserlerini yaratarak, kaygısız-tasasız ve hür bir şekilde yaşamıştır. Ellinci yaşı ile ölünceye kadar geçen otuz yıl boyunca ise yalnızca, insan aklının kavrayamayacağı bir şeyi, hayatın anlamını kavramak ve öğrenmek için yaşamıştır.”

Tolstoy, yaşadığı sürece günlüklerini tutmuş ve bunu zamanını boşa geçirmemesini sağlayacak bir disiplin aracı olarak kullanmıştır. Zweig, günlükleri sayesinde Tolstoy’un, “çağımızın, hakkında en fazla belgeye sahip olunan kişisi” olduğunu ifade eder. 

"EN GİZLİ DÜŞÜNCELERİ"

“Günlüğü sayesinde, on yedi yaşında bir genç olduğu zamanki halinden tutun da seksen yaşındaki ihtiyar haline varıncaya kadar bilgi edinebiliyoruz; gençlik tutkularını, evliliğin trajedisini, en gizli düşüncelerini, en çılgınca ve en sıradan davranışlarına varıncaya kadar onunla ilgili herşeyi tam bir kesinlikle biliyoruz, çünkü Tolstoy, ‘kapıları ve pencereleri ardına kadar açık tutarak’ yönetmekten hoşlanır kaderini – 'ağzı sıkı sıkıya kapalı’ yaşamış olan Dostoyevski ile onun arasında bu noktada da tam bir karşıtlık vardır.”

“KENDİ HAYATI BAŞINDA NÖBET”

“Böylece, hiçbir günü belli bir kar sağlamadan geçmesin diye, günlerinin her birinin verimliliğini denetleyecek bir araç icat ediyor: Günlüğü, önce, pedagojik bakımdan ilerlemesini hızlandıracak, kendini ta derinden tahlil etmesini sağlayacak ve ‘kendi hayatı başında nöbet tutacak’tır (Tolstoy’un bu deyimini aklımızdan çıkarmamalıyız). Acımasız bir hoşgörüsüzlükle, bu genç çocuk, günlerinden birinin sonucunu şöyle özetliyor:

‘Öğleden saat ikiye kadar Bigişev’le, uluorta konuşarak, böbürlenerek ve kendime yalan söyleyerek. İkiyle dört arasında jimnastik: Az bir dikkat ve sabırla. Dörtten altıya kadar, yemek ve yararsız alış-verişler. Evde hiç yazı yazmadım: Tembellik; Wolkonski’ye gitsem mi gitmesem mi, karar veremedim; orada pek bir konuşma: Alçaklık. Kötü bir şekilde davrandım: Alçaklık, boş-gurur, sersemlik, zayıflık, tembellik.’

Tolstoy’un genç elinin nasıl bir acımasızlıkla kendi boğazına sarıldığını görüyoruz ve bu acımasızlık altmış yıl boyunca sürecektir; on dokuz yaşında olduğu gibi, seksen iki yaşındaki Tolstoy da, kırbacını hala tepesinden eksik etmeyecektir.”

(Dünya Fikir Mimarları, Cilt III, Stefan Zweig, İş Bankası Yayınları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder