Translate

11 Temmuz 2010 Pazar

Maalouf ve Avrupa’nın Müslümanlara Bakışı

Amin Maalouf, yazdığı romanların dışında Araplar, Türkler/Osmanlılar, Müslümanlar, Ortadoğu konularında da kafa yoran Lübnan doğumlu Hıristiyan bir Fransız. 1949 doğumlu Maalouf, 1976’dan itibaren Paris’te yaşıyor.

Maalouf, birçok Arap entelektüelin tersine Osmanlı’ya karşı birikmiş bir öfkenin temsilcisi değil.
“Doğduğum ülkeye, Lübnan’a gelince, gerek 1918’den 1943’e dek süren Fransız mandasının, gerek Osmanlı varlığının 1864’ten 1914’e dek süren son evresinin, bağımsızlıktan sonra gelen çeşitli
rejimlerden daha zararsız olduğuna inanıyorum.” diyecek kadar da kadirşinas.

ÖLÜMCÜL KİMLİKLER 

Maalouf, ÖLÜMCÜL KİMLİKLER kitabında, Avrupa’nın Hıristiyanlık dışındaki dinlere yaklaşımını çok ilginç örneklerle anlatır:

“Eğer atalarım, Müslüman orduları tarafından fethedilen bir ülkede Hıristiyan olmak yerine, Hıristiyanlar tarafından fethedilen bir ülkede Müslüman olsalardı, onların inançlarını koruyarak on dört yüzyıl köy ve kentlerinde yaşamaya devam edebileceklerini sanmıyorum. Gerçekten de, İspanya’daki Müslümanlara ne oldu? Ya Sicilya’daki Müslümanlara? Yokoldular, tek kişi kalmamacasına katledildiler, sürgüne zorlandılar ya da cebren Hıristiyan edildiler.

İSTANBUL 

“İslam tarihinde daha başlangıçtan itibaren, ötekiyle yan yana yaşama konusunda dikkate değer bir yatkınlık görülür. Geçen yüzyılın sonunda, en büyük İslam gücünün başkenti İstanbul’un nüfusu içinde başlıca Rumlar’dan, Ermeniler’den ve Yahudiler’den oluşan Müslüman olmayan bir çoğunluk bulunuyordu. Aynı dönemde Paris’te, Londra’da, Viyana’da ya da Berlin’de nüfusun yarısının Hıristiyan olmayanlardan, Müslüman ve Yahudilerden oluşabileceği düşünülebilir miydi? Bugün bile kentlerinde müezzinin ezan okuduğunu işiten pek çok Avrupalı rahatsız olur.”

(Amin Maalouf, Ölümcül Kimlikler, YKY Yayınları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder