Translate

25 Temmuz 2010 Pazar

İlk Türk Roman Yazarlarının Zaafları

BUGÜN DE AYNI ZAAFLAR

1872- 1900 tarihleri arasındaki ilk Türk romanı üzerine doktora çalışması yapan ve bunu kitaplaştıran Amerikalı yazar, diplomat Robert P. Finn, ilk Türk roman yazarlarının kimliklerini ve zaaflarını, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminin yansımaları ve sonucu olarak değerlendirir.
Ortaya garip bir şekilde bugün de değişik bir örneğini yaşadığımız bir yazar kimliği ve yansıttıkları dünya ortaya çıkar.

Yazar kimliğinin, birebir olmasa da genel çerçevede, yüz yıl sonra bu topraklarda aynı noktaya gelmesinin nedeni ne olabilir?

Finn’i dinlersek belki çıkarabiliriz:

“Romancılar, kişilerini kendi çevrelerinden, İstanbul toplumunun küçük, içine dönük dünyasından seçerler. Kentin geniş dünyası romana ya bir araba penceresinden girer, ya zarif bir kayıktan izlenir; Beyoğlu’nda ithal malı eşya satan bir mağazadaki kumaş topları arasında ya da edebiyatçı dostlarla geçen çılgın bir akşamda şöyle bir görünen bir ‘nümune’dir."

ÖYKÜNDÜKLERİ KÜLTÜR

“Bu toplumun ana çizgisini oluşturan genç adamlar, yaşamı umursamazlar. Amaçları, Fransız beğenisinden ve levanten terziler elinden çıkma giysilere kavuşmak gibi geçici hevesleri aşmaz. (…) Abdülhamit rejiminin baskısı onları siyasaya katılmaktan alıkoymuştur, onlar da bu küskünlüklerini pahalı bir kültürün sunduğu hazlarla geçiştirirler, oysa bu pahalı kültürün ayrımcılıklarının bedelini bile ödeyememektedir iflas etmiş İmparatorluk. Hepsinin ağır ve düzenli çalışma gerektirmeyen bir işi vardır, hepsi mirasa konmuştur. İçedönük gençlerdir, mutlulukları, duyum açlığının doyurulmasına bağlıdır. Öykündükleri kültür, yaşadıkları topluma yabancıdır; alafrangalık’ları, böylelikle bir kendini kandırma çabasından öteye gidemez. Sonuçta, başkalarıyla kurdukları ilişkilere de bulaşır bu yapaylık; romanların ana düşüncelerinden biri bu kişilerin kaçınılmaz bir biçimde gerçekle yüzyüze geldiklerinde yaşadıkları bunalımdır.(…)

ORTA SINIF OLMAYINCA
 
“Yazarlar, ekonomik ve askeri alanda İmparatorluğa karşı yabancı güçlerce girişilen yağmanın bilincinde olsalar da bu çöküntünün tohumlarını Osmanlı ailesinin çatısında aramış, nedeni, atalarının askerce yapısından yoksun gördükleri inatçı ve züppe gençlerdeki dinamizm yoksunluğuna bağlamışlardır. (…)

Ian Watt’ın da belirttiği gibi, İngiltere ve Fransa’da roman, orta sınıfların hizmetindedir, o doğrultuda gelişmiştir. Oysa Osmanlı Türkiye’sinde okuryazarlık, bir azınlığın ayrıcalığı olma durumundadır ve bu romanların yayımlandığı gazetelerin günlük tirajı da on, on iki bini aşmaz.”

(Robert P. Finn, Türk Romanı/İlk Dönem 1872-1900, Bilgi Yayınevi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder