Translate

8 Haziran 2010 Salı

Obama döneminin şifreleri

2012 yılı sonuna kadar Beyaz Saray’da görev yapacak ABD Başkanı Barack Obama daha seçilmeden, iki eski ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski (Demokrat Başkan Carter’le çalıştı) ve Brent Scowcroft (Cumhuriyetçi Başkanlar Nixon, Ford ve baba Bush ile çalıştı) Amerika’nın yeni yol haritasını çizdiler. Amerika Irak’tan çekilmeli mi, İran’a savaş açmalı mı, Gazze için ne yapılmalı, İsrail barışa nasıl ikna edilmeli, Rusya ve Çin ile ilişkiler nasıl olmalı?.. Bunlar ve diğer birçok sorunu büyük bir açıklıkla tartışan, çoğunlukta ortak noktada buluşan bu iki önemli ismi biraraya getiren kişi ise Washington Post yazarı David Ignatius. Davos’ta Başbakan Erdoğan’ın şimşeklerini üzerine çekmesinden sonra Türkiye’de ünlenen Ignatius, Amerika ve Dünya boyunca, Brzezinski ve Scowcroft’la yaptığı söyleşiyi tarafsız bir şekilde yönetmiş.

Amerika ve Dünya, Bush ve neo-con’ların politikasına karşı Amerika’da devlet içinde oluşan alternatif çizgiyi temsil etmektedir.

OBAMA'NIN ZEKASI

Öyle ki, Kasım 2008’deki başkanlık seçiminden bir ay önce yayınlanan bu kitabın, Obama da McCain de seçilse, izlenecek politikanın ana hatlarını ortaya koyduğu söylenebilir. Zaten karşıt siyasi çizgilerde yeralmalarına karşılık, Ağustos 2002’de Brzezinski Washington Post, Scowcroft da Wall Street Journal’e yazdıkları makalelerle Irak işgaline karşı çıkmışlardır. Obama yönetimine yakın olarak bilinen bu iki isimden Brzezinski, kitapta, “Obama’yı en baştan beri sevdiği” itirafında bulunur.

Brzezinski, Obama’nın “özgül zekası dışında, onun seçilmesinin kendiliğinden diğerlerinin itibarı için saygı işareti vereceğini” belirtir.

"KORKU ÜRETİLDİ"

Kitap, öncelikle Amerika’nın giderek daha fazla kendine güvenini kaybetmesinin nedenlerini sorgular. Ignatius’un, “(…) bugün Amerika’nın kendisini çok zayıf hissettiği noktaya nasıl geldik? Sanki Amerika’nın gücü bir karanlığa büründü ve etrafı zorluklarla çepe çevre sarıldı…” sorusuna her iki uzmanın itiraz etmeden karşılık vermesi, bu hissiyatın Amerika’daki derinliğini gözler önüne sermektedir. Brzezinski, 11 Eylül’ün Amerika’da “korku kültürü” yarattığını belirterek,“Bence bu korku, ne yazık ki, yardımcı olacağı düşünülerek türetildi ama istenilen olmadı” der.

IRAK’IN BÖLÜNMESİ

Brzezinski, Irak ve Saddam ile ilgili bir “aldatmaca atmosferinin” yaratıldığına dikkat çekerek, savaş yanlıları için, “(…)Yeni muhafazakarlar ve benim kanımca, Rumsfeld (eski Milli Savunma Bakanı) ve Cheney (eski Başkan Yardımcısı) gibi kendi çıkarlarının peşine düşmüş gerçekçiler vardı” görüşünü dile getirirken, Scowcroft, “Bana göre 11 Eylül’den sonra Başkan’ın görüşleri de temelden değişti. Bir çeşit dini çoşku …” gözlemini yansıtır.

Hem Brzezinski hem de Scowcroft, Irak’ın bölünmemesi gerektiğini belirtirler. Brzezinski, Amerika’nın Irak’tan erken çekilmesini savunarak, “Bizim orada bulunmamız Irak’ın bölünmesine katkıda bulunuyor. (…) Irak’ta ne kadar uzun kalırsak, oradan ayrılışımız Irak’ın tekrar birleşmesine o kadar az fırsat verecektir” derken, Scowcroft, “Amerika’nın bu işteki çıkarı, kendisini oluşturan parçalara bölünmeyen bir Irak’tır” der.

Her iki isimin bir başka birleştikleri nokta, Bush yönetiminin İran’a savaş açmamasının çok iyi olduğudur ve bugün artık nükleer silah sorununun çözümü için Tahran’la müzakere yapılmasını önerirler.

ÜÇKAĞITÇI MÜZAKERECİLER 

Şah’ın devrilerek Humeyni’nin gelişi ve ABD’nin Tahran elçiliğinin işgali sırasında Beyaz Saray’da görevde olan Brzezinski, İran’daki rejimin “o kadar da despotik olmadığını” belirterek, “Sözkonusu demokrasi olduğunda, Rusya’da yaşamaktansa, İran’da yaşamayı tercih ederim” der. İran’ın Amerika’da tanındığı gibi bir ülke olmadığının altını özellikle çizen Brzezinski, İran ve Türkiye’nin karşılaştırılması durumunda, eğitim seviyesinde ve kadınların eğitim düzeyinde göze çarpan bir benzerlik bulunduğunu ifade eder. Brzezinski, “İranlılar hakkında öğrendiğim şeylerden biri de çok yetenekli olmalarının yanında çok da üç kağıtçı müzakereciler olduklarıdır” görüşünü dile getirir.

GAZZE VE FİLİSTİN

Her iki uzman da İsrail-Filistin sorununun çözümünün acil olduğunda birleşirler. Brzezinski, “Gazze’deki insanları aç bırakarak İsrail’e olan bağlılığımızı kanıtlamak fikri bana göre esasen etik değil ve siyasi olarak da hayata geçirilmesi zor” derken, Scowcroft, “Bence orada (İsrail’e karşı) yerine getirmemiz gereken özel bir sorumluluğumuz yok. Üçüncü kuşaklarını mülteci kamplarında geçiren Filistinlilere karşı da aynı sorumluluğu taşıyoruz. Bu kamplar, pek çok şeyin yanı sıra, terörün yeşerdiği yerler. (…) İsrail’in bir anlaşmaya varmasının taşıdığı risk, şiddetli derecede düşman bir bölgede kendini soyutlamaya devam ederek güvenlik için ABD’ye dayanmasından çok daha az” sözleriyle Bush yönetiminden farklılığını ortaya koyar.

TÜRKİYE AB’YE GİRMELİ

Hem Brzezinski hem de Scowcroft, Türkiye’nin AB’ye üye olması gerektiğini belirtirler. Brzezinski, “Amerikan bakış açısıyla Türkiye’nin böyle bir (genişlemiş) Avrupa’nın içinde yeralması istenilir bir durumdur, çünkü dışarıda kalmış bir Türkiye’nin Ortadoğu ülkesi olması ve dolayısıyla Ortadoğu’yu Avrupa’ya getirmesi muhtemeldir” der. Scowcroft da, “Avrupa’yı genişletmeyi çok fazla isteyen var. Türkiye klasik bir örnek, çünkü Türkiye coğrafi olarak Avrupa ve Asya’ya uzanıyor. Ne kadar genişlerseniz, daha az bağlı bir yapının ortaya çıkma ihtimali yükselir. Bununla birlikte bence Türkiye’nin AB’ye katılması son derece önemlidir” görüşünü savunur.

ÇİN'E BAĞIMLILIK

Kitaptaki bir tartışmada, Ignatius, Çin ve Japonya’nın, Amerika’nın artan ticaret açığını kapatmak için borç senetleri verdikleri belirterek, Çin’in bunu bir silah olarak kullanıp kullanmayacağını sorar. Scowcroft, “Bazı sebeplerden ötürü, böyle birşeyin yaşanacağından emin değilim. Birincisi, Çin’in bir trilyonun üzerinde ABD banknotu varken, kendi varlıklarını yoketmeden bunu ABD’ye karşı bir silah olarak kullanması mümkün değil. Bu, ortak olduğumuz anlamına geliyor. Yani birbirimize bağlıyız” der. Brzezinski, Irak’taki savaşa mali kaynak sağlamak için Asya’dan borç aldıklarını ve bunun Amerika’nın kendi kaynakları dışında yabancı bir ülkeden borç alarak finanse ettiği ilk savaş olduğunu söyler. Ancak Scowcroft, Birinci Körfez Savaşı’nın finansmanını da Arapların yaptığını ama bunu borç yazmadıklarını bildirir.

Her iki isim de küreselleşmenin risklerini tartışırken, Brzezinski,küresel bir siyasi uyanış” olduğunu ve bunun bir “küresel kaosa” dönüşebileceğini ifade eder. Brzezinski, Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası gibi kurumların günümüzde zayıf kaldığını ve değişime ihtiyaçları olduğunu dile getirir.

"AMERİKALILAR BİLGİSİZ"

Brzezinski, önümüzdeki süreçte Amerika’nın dünyaya liderlik edebilmesi için iyi bir lidere sahip olmasının yanısıra “çok daha aydın” bir topluma ihtiyaç olduğunu vurgular: “Bana sorarsanız, Amerikalılar ilginç ve aynı zamanda çelişkili bir biçimde, hem iyi eğitim almış hem de insanı hayrete düşürecek kadar bilgisiz insanlar” der. Amerikalıların diğer ülkelerin tarihleriyle ilgili bilgilerinin olmadığını anlatan Brzezinski, National Geographic’in Amerikalıların coğrafyayı bilmediklerini gösteren çalışmalarına dikkat çeker ve “Üniversiteye giren birçok Amerikalı Büyük Britanya’yı ve savaşın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen Irak’ı haritada gösterememiştir. Araştırmaya katılanlardan yüzde otuzu Pasifik Okyanusu’nu bulamamıştır” sözleriyle şaşkınlığını dile getirir.

(Zbigniew Brzezinski – Brent Scowcroft ,Amerika ve Dünya, Profil Yayıncılık)
Radikal Kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder